Demokrasiye sonuna kadar inanan biriyim. Pazar günü sandık başına giderek 5 yıl süreyle bölgemizi yönetecek temsilcileri seçtik.

Bu seçimi yaparken hiç kimse toplumsal veya ekonomik durumuna göre ayrılmadı. Sandık başında maddi durumu iyi olanlar iki oy değil, herkes gibi bir oy kullandı.

İktidarı destekleyenler, övenler, takla atanlar da bir oy kullandı; iktidara sövenler, başarısız bulanlar da bir oy kullandı.

Bundan daha büyük bir nimet olabilir mi?

Belki de bu hayatta sadece sandık başında hepimiz gerçek anlamda eşit oluyoruz.

Bu yüzden demokrasiye sonuna kadar sahip çıkmalıyız.

Ezilen, yok sayılan, görmezden gelinen herkes için demokrasi ve sandık, sahip olduğu tek güçtür.

Ülkemizde demokrasinin daha çoğulcul olması ve halk iradesinin direkt yönetime yansıması adına son dönemde bazı değişiklikler yapıldı. Başkanlık sistemi getirildi. Ama hala eksikler olduğunu, yapılması gereken şeyler bulunduğunu da kabul etmeliyiz.

En azından partiler kanunu tam işlese, sandıkta karşımıza getirilen adaylar direkt liderler tarafından değil de, o partiye gönül veren, çalışan, emek harcayanlar tarafından ön seçimden geçerek belirlense, bu bile büyük başarı olurdu.

Bununla birlikte seçim şartlarını da düzeltmek gerekiyor. Sandık başına gelen herkesin, tercihi ve iradesi sonuca direkt yansıyabilmeli.

Maalesef bu noktada da çok büyük sorunlarımız, eksiklerimiz var. Yıllardır her seçim sonrası konuşulan şeyleri, bugün yine konuşuyoruz. Önceki gün açıklandı. Türkiye genelinde 31 Mart seçimlerinde 1 milyon 908 bin seçmenin oyu geçersiz sayılmış.

Neredeyse 2 milyon insanın pazar günü sandık başına gidip, bilerek yanlış oy kullanacak kadar ruh sağlığı bozuk olduğunu düşünmüyorum. İçlerinde elbette tepki amaçlı birden fazla partiye oy basan, kağıdı yırtan, yanına alan vardır. Ama bunların sayısının 2 milyonu bulması imkansızdır.

Bu kadar çok oyun geçersiz sayılmasında birden fazla etken sayılabilir. Yaşı ilerlemiş, sandık başına zar zor giden seçmenlerden eline mühür basıp, bunu oy pusulasına bulaştıran, parti amblemini tam ortalayamayıp, sağa sola kaydıranlar vardır.

Ama en büyük sorun, aslında oy verme işleminden direkt sorumlu olan sandık başkanları ve sandık kurullarının birçok konuda bilgisiz ve yetersiz olmasıdır.

Hepsi ücret alıyor. Asgari ücretle çalışan bir işçinin günlük yevmiyesinden de fazla ücret alıyorlar. Ama hangi oyların iptal olacağı, hangi oyların geçersiz sayılacağı konusunda çoğu bilgisiz, yalnızca alacakları parayı düşünüyor.

Seçim günü KOCAELİ OKUR’da haber yaptık. Pazar günü aynı zamanda muhtarlık seçimleri vardı. Muhtarların isimleri oy pusulasında yer almıyordu. Dışarıdan kendilerine özel oy pusulası bastırıp, sandık yanına koymuşlardı.

Birçok aday matbaadan aldığı oy pusulalarını paketinden seçim günü çıkardı. Bu nedenle ucuz, ince kağıttan basılmış pusulaların çoğu birbirine yapışık kalmıştı.

Aynı adaya ait ama birbirine yapışık oy pusulasını zarfın içine beraber koyanların bazı yerlerde oylarının iptal edildiğini duyduk. Üstelik yalnızca muhtara atılan oyun değil, zarfın komplo geçersiz sayıldığı söylendi.

Hukukçu arkadaşlarıma sordum, ne muhtar oyunun, ne de diğer oyların iptal edilmemesi gerektiğini belirttiler.

Buna benzer başka sorunlar da yaşandı. Oy verme kabinleri sınıfların en kuytu, en karanlık yerlerine konuldu. Bastonla sınıfa gelen yaşlı bir seçmen bu kabinin içinde ne gördü de, nereye mührü bastı? Yanlış yere bastıysa onun da oyu iptal edildi.

Demokrasi adına almamız gereken daha çok yol var.

En başta şu sandık kurul başkanları meselesini çözmemiz gerekir. Hepsine ücret veriliyor. Eğitime katılmayan, işini doğru yapmayan varsa cezasının da verilmesi gerekir.

Bugün iktidar, dün muhalefet bahsettiğim konulardan hep şikayetçi oluyor. Ama gerçek çözüm için canımız yandığında değil, hep birlikte el ele vererek bu işi çözmemiz gerekiyor. Karşı tarafı suçlayarak, iftira atarak bir yere varmak mümkün değil.

Türkiye’nin birçok yerinde belediye başkanları çok az farklarla belirlendi. Geçersiz oy sayısı, iki aday arasındaki farktan daha fazla oldu.

İzmit’te belediye başkanını 9 bin 600 oyluk fark belirlerken, 7 bin 127 oy geçersiz sayıldı.

Bu işin artık düzelmesi, demokrasinin tam işler hale gelmesi öncelikli görevimiz olmalıdır.