Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin geleneksel hale gelen kitap fuarı, cumartesi günü 11. kez kapılarını açtı.

İlk yıllarında kitap fuarının daha fazla anlamı vardı. 

Teknoloji bu kadar gelişmemişti. İnsanlar aradığı kitaplara bu tür fuarlarda daha kolay ulaşıyordu. 

Şimdi internette istediğiniz kitabı, hem de daha ucuza bulabiliyorsunuz. Siparişiniz bir-iki günde elinize ulaşıyor.

Buna rağmen çok geniş bir alana yayılmış binlerce kitap arasında dolaşmak, onbinlerce kitap tutkunuyla aynı havayı solumak da büyük bir keyif. 

İnsan kendini daha farklı hissediyor, başka bir aleme geçmiş gibi oluyor.

Kitap medeniyettir. Gelişmektir. Okuyan insan yerinde saymaz, daima ileri gider. 

Ayet vardır, “Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?” diye. Okuyan insan her zaman yeni şeyler öğrenir.

Kitap fuarında bir araya gelen insanları alıp bir bölgeye yerleştirseniz, daha kolay, daha çok hoşgörünün olduğu bir toplum ortaya çıkardı. 

En basiti, İzmit’te kitap fuarı dışında tek sıra insan kuyruğu oluşan bir yer görmezsiniz. 

Fırında pide alırken, durakta otobüse binerken herkes üst üste çıkar da, kitap fuarı önünde içeri girmek isteyenler tek sıraya girerek ilerlemenin daha kolay olacağını bilir.

...

Kocaeli Kitap Fuarı maalesef son dönemde siyasete çok fazla malzeme yapılıyor ve itibar kaybediyor. 

Cumartesi günü açılış töreninde bunu fazlasıyla hissettim. 

Öncelikle açılışta yaşadığım ve ilk ziyaretçilere yapılan büyük bir haksızlıktan söz etmek istiyorum. 

Cumartesi günü aradığım bir kitabı bulurum umuduyla ilk kez Kitap Fuarının açılışında ilk gün kapıda bekleyenler arasındaydım.

Afişlerde, haber bültenlerinde fuarın açılış saati 10.30 olarak açıklanmıştı. 

Ben yarım saat önceden fuar kapısının önündeyim. Gazeteciyim diyerek içeri beklemeden girmek de mümkündü. Ama haksızlık olurdu, dışarıda bekleyen gençlerin, çocukların hakkını çalmak olurdu. Açılış saatini hep birlikte beklemeyi tercih ettim.

Fuarın dış kapıları söylendiği gibi 10.30’da açıldı. 

İçeri girer girmez, kitap stantlarının bulunduğu salonlara yöneldim. Ama o da ne? İkinci bir engelle karşılaştım. 

Salon girişleri onlarca güvenlik görevlisi ve bariyerlerle kapatılmıştı. Sanki o kakabalık izinsiz bir eylem yapmak için oradaydı da, çembere alınmıştı! 

Az sonra nedenini öğredim, açılış programını izlemeden kimse salonlara alınmayacaktı. Talimat böyleydi.

İnanamadım!

Bizi tuttukları alanın bir köşesine az sayıda sandalye vardı. Bunların önünde kırmızı rengiyle ayrılmış protokol sandalyeleri bulunuyordu. 

Bu sandalyelerin etrafında dört dönen bir sürü görevli vardı. 

Belediye başkanı değişti, herkes göze girmek istiyor ya; sanki bütün belediye çalışanları, kıdem, makam bekleyenlerin hepsi oradaydı. 

Kırmızı boş sandalyelerin başına biri geliyor, biri gidiyordu. 

Sürekli bu sandalyelere yazılmış isimleri kontrol ediyor; valinin yanına kimin oturacağı, köşede kimin kalacağı o an herşeyden önemliydi!

Ayakta kalan çocuklu aileler, hesapta olmayan bu program nedeniyle işi sarkmış insanlar kimin umurunda?

Beklemeye başladım. Yaklaşık iki saat, yüzüne karşı birbirini öven, göklere çıkaran ama hiç samimi olmayan siyasilerin konuşmasını, kürsüye selamlama için gelen fuarın onur konuğu yazarlara  protokol üyelerini sakın atlamayın diyen ve sanki bilinçli şekilde kulağına fısıldarken bir yandan da mikrofona yakın konuşan sunucuları, yerli yersiz yıkama yağlamaları dinledim. Sıkıldım, bunaldım. 

Daha fazla dayanamayıp, salona giriş açılmadan oradan öfkeyle ayrılmak zorunda kaldım.

Benim gibi beklemeyip, gidenler çok olmuştur. Sonuçta herkesin işi-gücü var. Birilerinin keyfini bekleyecek değildik.

Ama uzaktan gelenler vardı. Çocuklarıyla, ailesiyle gelenler vardı. Mecburen orada bekleyip, bu eziyete katlanmak zorunda kaldılar.

Kitap Fuarını siyasete alet etme girişimi bununla sınırlı da değildi.

Protokolde herkes vardı. Eski belediye başkanı İbrahim Karaosmanoğlu bile çağrılmıştı. Ama ev sahibi olarak İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’e davet gitmemişti.

Belli ki, Kitap Fuarını siyasete alet ederken birileri bu hakkın da yalnızca kendilerine ait olduğunu düşünmüştü.

Oysa, madem bu fuarın mimarı diye Karaosmanoğlu çağrılmıştı, bırakın Hürriyet’i Sefa Sirmen bile orada olmayı hak ediyordu. 

Yıllardır fuarın düzenlendiği Uluslararası Fuar Merkezini yaptırmasaydı, bu fuar İzmit’te başka nerede açılabilirdi? Ama Sayın Sirmen, bir kere bile fuara davet edilmemişti.

...

Toplumun bazı ortak değerleri gibi, Kitap Fuarlarının da siyasetin üzerinde tutulması gerekir. 

Kocaelispor’un kazanması için tribünde bağırırken yanımızdakinin hangi partiyi tuttuğunu nasıl merak etmiyorsak, hastaneye gittiğimizde doktorun hangi görüşte olduğunu nasıl önemsemiyorsak; Kitap Fuarını gezerken, kitaplar arasında dolaşırken de kimse kimseyi görüşü nedeniyle ayrıştırmamalıdır. 

Kitap okuyan insandan zarar gelmez, keşke herkes okusa ve kendini geliştirse diye düşünerek, kitap fuarlarına siyaset sokulmamalıdır.

Kocaeli Kitap fuarı keşke insanları bir yerde toplanmaya zorlamadan, yapmacık, sahte siyasi demeçlere kimseyi maruz bırakmadan; her görüşe kapıları ardına kadar açılarak başlasaydı. 

Siyasiler, ön koltukta halka sırtı dönük oturup, kasım kasılmak yerine, ziyaretçilerle birlikte stantları dolaşsaydı. 

Görüşü ne olursa olsun kol kola olmasa bile yan yana gelip, halkın arasında sıradan vatandaş gibi olsaydı.

Dilerim bu dediklerim gelecek yıllarda uygulanır, Kocaeli Kitap Fuarı da yeniden hak ettiği saygınlığı geri kazanır.