En son kaleme aldığım, daha doğrusu klavye tuşlarına bastığım köşe yazımda;

“Bahri Yavuz muhalifi olmam ve yazacaklarım kulübe zarar verir endişesi ile ak koyun kara koyun belli olana kadar Kocaelispor’la ilgili olumlu veya olumsuz bir yazı yazmayacağım ve yorum yapmayacağım” demiş, inzivaya çekilmiştim.

Bu süreç içinde önce lig bitti, ardından da finali göremeden Play Of maçları bitti.

Ne yazık ki ortaya çıkan koyunun rengi simsiyah oldu.

O dönem yazacaklarım bazı “gönüllü avukatlar” tarafından bozgunculuk olarak tanımlanacağı ve yüksek ihtimalle de tetikçilikle suçlanacağımı bildiğim için uzak durdum yazılı ve sosyal medyadan.

(Hoş şimdi de o avukatlar, Bahri Yavuz’u eleştirenleri akbaba olmakla suçluyor ya neyse…)

Biz gelelim esas mevzuya.

Konuya tersten başlayalım.

Kocaelispor’da Bahri Yavuz dönemi sona ermiştir.

Devam etse de, etmese de, kongrede aday olup kazansa da ne yazık ki bitmiştir.

Bu saatten sonra yama dikiş tutmaz.

Bahri Yavuz’u bugüne getiren ve bitiren tek şey; onun fanatik bir Kocaelisporlu oluşudur.

Ancak bir kulübün fanatik taraftarı olmak demek, kulübü çok iyi yönetir anlamını taşımaz.

Aksine olmaz.

Bir kere;

Objektif kararlar alamazsın…

Duygusal olursun, masaya yumruğunu vuramazsın…

Hayallerle yaşarsın, gerçeklikten uzaklaşırsın…

En iyiyi ben bilirim, en doğruya ben karar veririm,

Benim dışındakiler benim gibi bu kulübü düşünemez dersin…

Egon şişer, tek adamlığa doğru yelken açarsın.

(Tıpkı Fenerbahçe - Ali Koç örneğinde olduğu gibi. Para bile yanlışlarına çare olmaz.)

Bahri Yavuz bugün itibari ile kenara çekilmeli,

Bayrağı ve armayı;

Kim bu transfer yasağını bir an evvel kaldırıp bu kulübü gelecek sezon direk şampiyonluğa ve ondan sonraki sezonlarda süper lige doğru götürecekse ona teslim etmelidir.

Kendisine camia olarak;

Tesisleri satıp parayı Vergi Dairesi’ne ve SGK’ya gömdüğü güne kadar olan dönemi için teşekkür edilmeli, (Hatta bir plaket verilmeli…)

Bu sezon başında, özellikle devre arasında transfer yasağını kaldırmak için parmağını bile kımıldatmayışına ise sitem edilmelidir.

Nokta…

Bu saatten sonra ne olur?

Bahri Yavuz ve arkadaşları meğer daha önce toplanmış ve kongrenin 14 Haziran’da olmasını karara bağlamış.

Takım etkilenmesin diye de camiaya bir açıklama yapılmamış.

Yaptıkları son paylaşımdan benim anladığım bu.

(Ben bu takımın futbolcularına da ayarım. Herkes onlar olumsuz etkilenmesin diye bu kadar çaba harcarken, onlar aksine stattaki binlerce insanın varlığından, bu kentin girdiği havadan bir gram bile etkilenmemişler ki, 1-0’ın rövanşını isyan etmeden güle oynaya Çorumspor’a veri verdiler…)

Şimdi büyük olasılıkla (ilkinde çoğunluk sağlanamayacağı için) 14 Haziran’da Kocaelispor Genel Kurul üyeleri yeni başkanını seçmiş olacak.

Pekiyi, bu BAŞKAN kim olacak?

Veya kim olmalı?

Kendimce bu konuda peşin peşin bir yorum yapayım da sonra yaygara kopmasın.

KBB Başkanı Tahir Hoca, giden İbrahim Hoca’dan bin kat daha fazla Kocaelisporlu olduğunu çoktan ispat etmiştir bana göre.

Verdiği sözlere bakacak olursak, onu Kocaelispor için bir nimet olarak görüyorum.

Gelecek sezon başlamadan transfer tahtasının açılacağına, yeni bir tesis için düğmeye basılacağına, yeni stadın yollarının yapılacağına, tramvayın oraya kadar gideceğine de yürekten inanıyorum.

Gerisi yani transfer tahtası açıldıktan sonra kadro yapılanması vs gibi konular ise kongrede seçilecek yeni başkanın işi olacak.

Ben, başkanlığa iktidarın camia önünde olmasa da perde arkasında direk olarak etki edeceği düşüncesindeyim.

Tahir Başkan bu kadar destek verdikten ve verecek olduktan sonra, anlaşabileceği, bildiği, güvenebileceği birini orada görmek ister.

Yani iktidar ailesinden birini orada görmek ister.

Ancak bu ailede;

Kulüp yöneticiliğinden,

Futboldan anlayan,

Her kesimin tanıdığı bildiği, sıcak baktığı,

Güvendiği,

Tecrübe sahibi,

Maddiyatı aşmış çok kişi yok.

Hatta yok derecede az.

Benim bildiğim sadece bir kişi var yukarıda saydığım özellikler ile öne çıkan.

O da;

Eski Kocaelispor Kulüp asbaşkanı,

Eski İzmit Belediyesi Başkan yardımcısı,

Eski Kartepe Belediye Başkanı olan,

Hüseyin Üzülmez…

Olur mu, olmaz mı?

Düşünülür mü, düşünülmez mi?

Kabul eder mi, etmez mi?

İşin o tarafını bilemem.

Ama bana sorarsanız olursa 10 numara 5 yıldız olur.

Küfür ve Hakaret

Önce peşinen yazayım.

Küfrün ve hakaretin her türlüsüne karşıyım.

Günlük yaşamımızda ben de bazen bu yanlışa düşebiliyorum ama bu genelde trafikte, herhangi bir olumsuz durumda, ortaya yapılan anlık tepkilerden kaynaklanan küfürler oluyor bunlar.

Kimsenin anasına, bacısına, geleceğine, geçmişine, tipine, falan salladığım yok.

Yine herhangi bir kişiyi hedef alarak hakaret etmişliğim olmuştur, onun sonucu da genelde kavga olmuştur.

Ama bu karşımdaki insanın gözlerine, yüzüne bakarak olmuştur.

Arkasından sallayarak değil.

Ancak…

Günümüz dünyasında artık sosyal medya denilen saçma sapan bir gerçek var.

Klavye delikanlısı” diye bir delikanlı grubu peydah oldu.

Artık sanal alemde herkese küfür edebileceğini, hakaret edebileceğini sanan, en kötüsü de bunu en doğal hakkı gibi gören bir güruh var.

Ve ne yazık ki bu durumdan herkes ama herkes şikayetçi.

Ve yine ne yazık ki buna yapılabilecek çok bir şey yok.

Çorumspor maçı sonrası sosyal medyada Bahri Yavuz’a, yönetimine ve bazı futbolculara aleni hakaretler ve küfürler edildi.

Doğal olarak sağduyuya sahip birçok insan buna tepki koydu.

Ben de bu tepkilere aynen katılıyorum.

Öyle ucuz, basit işler değil bu işler.

Herkesin ailesi, çoluk çocuğu var.

Onuru var, gururu var.

Fakat bu yazdıklarımı bir kenara koyarak, bu konu ile ilgili bir rahatsızlığımı belirtmek istiyorum.

Bugün bu küfürlere hakaretlere tepki koyanların bazıları iki yüzlülük ve riyakarlık yapıyor.

Bahri Yavuz’a küfür edilince ayağa kalkanlar ki tekrar ediyorum ayağa kalkmak doğrudur, geçmişte aynı küfürleri yiyen bazı başkanlara, yöneticilere, çalışanlara küfürler edilirken, havaya bakıp o yazılanları çizilenleri okumamak ve duymamak için ıslık çaldılar.

Safa yattılar.

Hesapta görmediler, duymadılar.

Dostum Bahri Yavuz’a edilen küfürlere öfke duyarım, düşmanıma edilene ise alkış tutarım dersen,

Ne yazdığının, ne söylediğinin, ne de verdiğin tepkinin bir hükmü yoktur.

Vesselam…

------------------

GÜNÜN NEŞESİ

Hediye Kola

Konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı İdris Karadeniz;

-"Müvekkilim marketten aldığı 2 Lt.lik kampanyalı Coca Cola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve “tekrar deneyiniz” yazısını görmüş. Bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı yazı ile karşılaşmış. Bunun üzerine aynı şişe kapağında tam 14.246 defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır. Coca Cola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir. Bizde bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik. 100 bin TL maddi manevi tazminat talep etmekteyiz" dedi.

Davadan haberdar olan Coca Cola yönetimi adına açıklama yapan bir sirket yetkilisi ise olayın çok komik olduğunu ve artık Karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına;

-"Başka şişede inşallah" yazmayı düşündüklerini söyledi...

--------------------

SEVERİM

*Marketten alışverişten dönen bazı tiplerin eve geldiklerinde, alışveriş fişi ile aldıklarını ve onların fiyatlarını kontrol etmelerini… (Lan ben böyle hesap kitap adamı olmak için neler vermezdim. Ben daha markette kasiyerin önünde fişi çöpe atıyorum…)

*Ramazan aylarında iftar vaktine yakın alışveriş yapmayı… (İçli pide yaptırmak, markette son kez bir turlamak, o günkü duruma göre tatlıcı aramak vs….)

UYUZUM

*”Nerde o eski ramazanlar” geyiği yapanlara… (Baydı ama artık. 15-20 sene sonra da bugünleri anlatıp nerede o eski ramazanlar diyecek tipler çıkacaktır emin olun. Bırakın günü yaşayın be kardeşim…)

*Çektiğimde henüz tek olarak çekmeyi bir türlü başaramadığım ıslak mendil paketlerine… (Nasıl bir paketleme ürünüdür bunlar merak ederim. Çabuk tüketelim diye en az 2li 3 lü gelirler hep…)

---------------

GÜNÜN LAFI

HERKESİN HAYATINDA; HATIRLADIKÇA SEVDİĞİ VEYA TAM TERSİ HATIRLADIKÇA SÖVDÜĞÜ BİRİ VARDIR…

Kardeş - Dayı