Hayat; Su gibi akıp gidiyor…

Çaktırmadan,

Sinsi sinsi, hem de…

Nasıl olduğunu bile anlayamadan,

Bir bakmışınız aylar,

Bir bakmışınız seneler geçmiş…

Artık;

Muhabbetlerinizin büyük kısmını;

Anılar oluşturmaya başladı ise benim gibi orta yaşı devirmeye yakınsınız demektir.

Eski ramazanlar şöyleydi,

Eski bayramlar böyleydi diye başlar,

Eski İzmit şöyleydi, böyleydi diye devam eder, falan filan İnter Milan diye bitirirsiniz muhabbeti.

Hele hele;

Anılar anlatılırken,

İsimler zikredilirken,

Anılan kişilerin önüne sıklıkla “rahmetli” eki de eklemek zorunda kalıyorsanız eğer şayet;

Yavaş yavaş geminin limandan kalkması için ön hazırlıklara başlama vaktiniz gelmiş demektir.

(5 vakit, ümre, hac, vs…)

Söz konusu Kocaelispor olursa ise;

Durum daha da vahim bir hal alır.

Tribünlerde hayranlıkla izlediğiniz,

Geçmişte Çarşıda denk geldiğiniz zaman, dokunabilmek için heyecanlandığınız eski futbolculara,

Bugün;

Saçları dökülmüş veya bembeyaz olmuş bir şekilde Fethiye Caddesi’nde rast geliyorsanız, zaman makinasına girme zamanınız gelmişte geçiyor demektir.

Geçenlerde yolum can sıkıntısından önce Çenesuyu’na, sonra Yenikent’e düştü.

Küçük bir çocukken tuvaletlerinden naylon damacanaya doldurup tribünlerinde “buz gibi Çenesuyu” diye su sattığım,

Yaşım ilerledikçe gırtlağımı paralarcasına tezahürat yaptığım,

Büyük abilerin arasına kaynayıp beleş girdiğim,

Deniz tarafı kale arkasının her santimini avucumun içi gibi bildiğim,

Köfteci tezgahlarından gelen o köfte kokularının hala bugün bile burnumda tüttüğü, (o lezzeti hiç bir ünlü marka köftecide bulamadığımı da söylemeliyim. Bu arada sağ mı bilmiyorum, Köfteci Adalı’ya buradan kucak dolusu sevgiler.)

Sayısız kez sevindiğim,

Bir o kadar üzüldüğüm,

Birçok yeni küfür öğrendiğim,

Müdürlüğünü yaptığım,

Kesildiği zaman etrafa yayılan o çim kokusunu,

Işıklandırma sonrası ilk gece maçımızı

Yüzlerce anı toplamama neden olan;

İsmetpaşa Stadı’nın yerinde artık yeller esiyordu.

Oysa bu yıkıntıya tanık olmamak için;

Bu halini görmemek için;

Ne son maçına gittim,

Ne de yıkıldıktan sonra;

D 100 den geçerken veya TEM’den gelirken,

Başımı çevirip baktım...

“Atlatmışımdır artık etkilemez” diye gittiğim Çenesuyu’nda karşılaştığım o harabe karşısında Mike Tyson’dan sağlam bir yumruk yemiş gibi oldum.

O sersem halimle,

Bu yumruk yetmezmiş gibi,

Kaşınarak,

Başıma ne geleceğini bilerek,

Yenikent’te, tesislerin olduğu, daha doğrusu eskiden olduğu yere gittim.

Arabamı İmam-ı Azam Cami önünde park ederek boşluğu izledim.

Beraber çalıştığım,

Başkanlar,

Yöneticiler,

Futbolcular,

Hocalar,

Personelim,

Bir bir geçit töreni yaptılar önümde.

Rahmetli olanlar, ana giriş kapısının merdivenlerinden el salladılar...

İdmanlar,

Kamplar,

Şaşalı günler,

Borçtan elektrikler kesik olduğu için cep telefonlarını şarj etme bahanesi ile hemen tesisin karşısındaki İmam-ı Azam Camii’ne vakit namazına gitmeler,

Mutluluklar,

Acılar,

Kahkahalar,

Gözyaşları…

Kısa bir belgesel film gibi geçti gitti gözlerimin önünden…

Neticede dostlar;

Beni ve benim gibilerini,

Kocaelispor’a bağlayan tüm fiziki unsurlar yerle bir olmuş.

Kala kala bir gönül bağı kalakalmış.

Bugün 3-5 yaşında olup ta,

Gelecekte biz toprak olduğumuzda,

Tribünleri dolduracak taraftarlar,

Bu iki mabedi sadece resimlerde görecekler.

Hiçbir şey hissetmeden, öküzün trene baktığı gibi anlamsız anlamsız bakacaklar…

Yenikent’ten İzmit’e dönerken içim acıyordu.

Keşke hiç gitmeseydim düşüncesi içimi kemire kemire döndüm…

Durup dururken;

Bu salgın hastalık döneminde,

Başka dert ve tasamız yokmuş gibi kendi kendimizi, duygusal işkenceye maruz bıraktık iyi mi..?

NE MÜZEYMİŞ BE!

Yıllardır papağan gibi tekrarlayıp duruyorum.

Ben kulüpte çalışırken olmadı, yapamadım.

Aslanla eşek hikayesinde olduğu gibi boynumuzu çevirip bir türlü ilgilenemedik.

Ama şimdi durum öyle değil.

Zaman da, ortam da müsait.

Çok mu zordur, yeni stadın bir bölümüne, müze yapmak.

Dağılmış saçılmış kupaları,

(Sahi o iki Türkiye Kupası nerede bilen var mı? Bilgilendirilirsem sevinirim. Neticede tesislerde yatağımın altında icra için gelen avukatlardan çok saklamışlığım vardır onları…)

Belgeleri,

Formaları,

Bir araya getirip toparlamak.

Hiç sanmıyorum.

Yönetimden birisi bir adım atsa, olay çığ gibi büyüyecek ama o adım bir türlü atılmıyor.

Nedendir bilinmez…

Hele biraz daha bekleyelim bakalım…

BEN OLSAM…

Ben bu kentte etkili ve yetkili biri olsam;

Kandıra Köprülü Kavşağı’nın Adapazarı tarafına giden yan yolunu önce güzelce bir düzeltir, sonra da asfaltlardım. (İzmit’in yarısının kullandığı bu bölümün bu kadar iptidai olması ne kadar garip…)

*Ben bu kentte etkili ve yetkili biri olsam;

Eski Vilayet binasını yıkıp, altını otopark üstünü de sokak köpeklerinin güneşlendiği hilkat garibesi yaptık. Ama hala bir yeşillikli, sosyal donatılı bir kent meydanımız yok.

Eski Perşembe Pazarı alanını, projeye Anıtpark’ı da katarak, merkez bir camiinde olacağı bir yaşam alanı, kent meydanı yapardım…

GÜNÜN NEŞESİ

Çok günahkâr bir adam ölmüş ve kendini cehennemde bulmuş...

Şeytanın karşısına geçmiş, şeytan başlamış ona sormaya;

- Niye titriyorsun, korkuyor musun?

- Tabi ki korkuyorum, cehenneme düştüm..!!!

- Aaa korkma, cehennem size anlatıldığı gibi bir yer değil, göreceksin... Meselaaaaa... Sen içki sever misin?

- Severim hem de çok.

- Harika... O zaman pazartesileri de çok seveceksin. Pazartesi burada içki günüdür. Bütün gün rakı, viski, tekila, bira, şarap servisi yapılır. İstediğin kadar içeceksin ve asla sarhoş olmayacaksın... Nasıl?

- Vaaovvv bayıldım!!!

- Peki, sigara içer misin?

- Evet, çok fazla içerim.

- Süper. O zaman salıları da çok seveceksin... Salı burada sigara günüdür... Bütün gün dünyanın en kaliteli sigaralarını tüttürebileceksin, ciğerlerin patlamayacak, öksürük krizleri yok, kanser de yok, nasılsa ölüyüz değil mi... Nasıl??

- Aman Tanrım insan daha ne ister ki..!!!!

- Peki kumar oynar mısın??????

- Evet ! Hayattayken deli gibi kumar oynardım...

- Harika. O zaman çarşambaları da çok seveceksin... Çarşamba burada kumar günüdür... Sabahtan akşama kadar blackjack, poker, rulet, ne ararsan... Nasıl?

- İnanılmaz… Tek kelimeyle inanılmaz...!!!

- Ya uyuşturucularla aran nasıl???

- Ah ah sorma, ben iflah olmaz bir uyuşturucu bağımlısıydım...

- Sen çok şanslısın ahbap... Perşembelere de bayılacaksın demektir... Perşembe burada uyuşturucu günüdür... Bütün bir gün eroin, kokain, marihuana, hangisini istersen, ne şekilde istersen alabileceksin... Zehirlenmek yok, bütün gün uçuş halindesin... Hoşuna gitti mi?

- Bunlara inanamıyorum, cennette bu kadar mutlu olamazdım herhalde…!!

- Peki eşcinsel misin?

- Hayır...

- Yapma yaa...!!! O zaman cumalardan nefret edeceksin…

SEVERİM

*3-5 gün, “sözde” rejim yapıp, ondan sonra Allah ne verdiyse yemesini… (İstediğini yiyip içme zevkinden kendimizi niye mahrum ederiz bilmem…  Abartmadan, obez olmama şartı ile salın gitsin…)

*Cuma günlerini… (Haftanın en güzel günüdür. Mübarek olmasının yanı sıra hafta sonu tatilinin habercisidir. Erken kalkmama, miskinlik yapma ve en önemlisi sabah kahvaltısı yapılma zamanın geldiğinin habercisidir…

UYUZUM

*Kameralar onları gösterirken tükürerek eldivenlerini ıslatmaya çalışan kalecilere… (Ne iğrenç bir görüntüdür… Futbolun çirkin taraflarındandır. Basketbolda parkeye veya başka bir şeye tüküren bir sporcu gördünüz mü hiç? Göremezsiniz…)

*Cadde ortasında kulaklarında cep telefonu kulaklığı ile dolaşıp kendi kendine konuşan insanlara… (Çözemiyorum olayı. Deli midir, kendi kendine mi konuşuyor veya telefonla mı görüşüyor ikilemi yaşarım. Ayrıca tehlikeli bir durumda söz konusudur. Dışardan gelecek seslere kapatır kendini. Araç korna çalar duymaz. Tanıdıkları seslenir duymaz. Bu kadar mı zor elinde o telefonu tutarak konuşmak, anlamış değilim. Arabada eyvallah ama dışarda saçma bana göre…)

GÜNÜN SÖZÜ

Asla bir salakla tartışmayın; Çünkü dışarıdan bakanlar, hanginizin salak olduğunu anlamayabilir.