Üç tarafı denizle kaplı ülkemizde tatil denince akla ilk gelen yerler belli. Tercih çoğunlukla Akdeniz, Ege ve Karadeniz. Elbette görülesi, gezilesi çok güzel yerlerimiz var. Ama bir de Doğumuz, Güneydoğumuz var.

Akdamar Adası'na  teknelerle geçiyorsunuz. Kendinizi Ayvalık ya da  Marmaris'te hissedebilirsiniz.

Ramazan bayramıyla birleşen 9 günlük tatilde bizim yolumuz doğuya düştü. Van ve çevresini talan ettik diyebilirim. Turla değil, kendi imkanlarımızla ulaşım sağladık. Sabiha Gökçen’den Van Ferit Melen Havalimanına yolculuğumuz 2 saat sürdü. Buradan Van içerisinde konaklayacağımız Hilton Dubble Tree’eye geçtik. Kiraladığımız araçla her sabah yola koyulup doğusundan batısına belirlediğimiz rotada Van’ı dolaştık.

Akdamar Kilisesi. Ermeniler tarafından kutsal haç adına yaptırılmış. 1131 yılında manastıra çevrilmiş.

İLK DURAĞIMIZ AKDAMAR ADASI

Hızlı tempoda, akıcı bir turdu bizimkisi. İlk gün Akdamar Adası’ndaydık. Günümüz Van kahvaltısıyla başladı. Kavut, Murtuğa, Van Balı, Van Otlu peyniri, yumurtalı kavurma kahvaltının olmazsa olmaz lezzetleriydi.  Zengin bir çeşitlilik. Göle karşı yaptığımız Meşhur Van kahvaltısının ardından Akdamar Adası’na doğru yola çıktık. Van’a gidildiğinde mutlaka uğranılması gereken yerlerin başında geliyor, burası. Bayram da olunca İranlı turist sayısı hayli fazlaydı..

Bitlis, Büryan Kebabıyla meşhur.

Akdamar Adası’na gitmek için Gevaş Akdamar İskelesi’nden tekneler kalkıyor. 20 dakikada ulaşıyorsunuz. Kişi başı ücret 20 TL. Akdamar Adası’nda görülmesi gereken bir kilise bulunmakta. 915-921 tarihleri arasında Ermeniler tarafından kutsal haç adına yaptırılmış. 1131 yılında manastıra çevrilmiş. Kilisenin dış cephesindeki taş kabartmalar dikkat çekici. Saray hayatı, av sahneleri ile insan ve hayvan figürleri tasvir edilmiş. Hangi kabartmanın neyi tasvir ettiği kilisenin her bir cephesinde bulunan panolarda açıklanmış.

Edremit'in gecesi ayrı güzel.

DOĞU BEYAZIT VE İSHAKPAŞA SARAYI

İkinci günümüzü Van’ın doğusuna ayırdık. Van Gölü’nün doğu kıyılarını takip ederek Doğu Beyazıt’a uzanan bir yolculuğa çıktık.. Çaldıran üzerinden Tendürek Dağlarını gördük. Uzaktan Ağrı Dağı’nın haşmetli görüntüsüne hayran kaldık. Muhteşemdi.

Erciş yolu üzerindeki gelincik tarlaları davetkar.

Tendürek geçidinden geçerek Doğu Beyazıt’a ulaştık. 1685-1784 yılları arasında yaptırılan eski Bayazıt yerleşimine ve ovaya hakim yapısı ile İshak Paşa Sarayı’nı gezdik. Saray, Osmanlı döneminde Ağrı’da yapılan en büyük ve en önemli mimari eser. Karaburun tepesi üzerine terası, iki avlu ile bu avluları çevreleyen çeşitli yapı topluluğundan meydana gelmiş.. Harem odaları, aşevi, hamam, toplantı salonları, eğlence yerleri, mahkeme salonu, cami, çeşitli hizmet odaları, uşak ve seyis odaları, muhafız koğuşları, zindanlar, erzak depoları, cephanelik bölümleri bulunmakta.

Eski Van Evleri tarih kokuyor.

Tek kubbeli cami, iki ayrı renk taşla örülmüş minaresiyle saraya ilginç bir görünüm kazandırıyor. Kabartma, süsleme ve zengin bitki motifleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini taşıyor.  Sarayda katiplik yapan Kürt yazar ve bilim adamı Ahmed-i Hani türbesini de ziyaret ettikten sonra buradan ayrılıyoruz.

Geleneksel  Uçan Balık Festivali her yıl haziranın ilk haftasında Erciş İlçesindeki Deliçay suyu kenarında turist ağırlıyor.

MURADİYE ŞELALESİ

Gün içerisinde güzergahımız bu kez Muradiye Şelalesi. Van’ın Muradiye ilçesinde bulunan Muradiye Şelalesi, il merkezine yaklaşık 80 km uzaklıkta. Şelale, sadece görüntüsü ile değil çevresini güzelleştiren tabiatıyla da görülmeye değer. Her mevsim ayrı bir manzaraya sahipmiş. Kış aylarında donan şelale suları buzdan kristallere dönüşürmüş. Van’ın görülmeye değer yerlerinin başında geliyor. Yerli turistin yanında yabancı turistlerin de ilgisini çekmeyi başarmış.

Gevaş Akdamar İskelesi’nde göle karşı kahvaltı yapıyoruz. Masamız Van yöre lezzetleriyle dolu.

İNCİ KEFALİ FESTİVALİ

Dönüş yolunda Erciş’e uğruyoruz. Tam da festival zamanı, 9. Uluslararası İnci Kefali Göçü Kültür ve Sanat Festivali.. İnci Kefali’nin yumurtalarını bırakmak üzere uğraştığı zorlu yolculuğa tanıklık ediyoruz burada.  İnci kefalinin tatlı sulara göçü başlamış, festival düzenleniyor. Erciş Balık Bendi mevkisindeki Deli Çay'da üreme döneminde suyun akışının tersine yüzerek tatlı sulara göç eden inci kefalinin yolculuğu görsel bir şölen.

İnci Kefali'nin zorlu göçü. Akış yönünün tersine uçarak muhteşem bir doğa olayı ve görsel bir şölen.

Öğrendim ki, Uçan Balık İnci Kefali, Van Denizi’nin tuzlu-sodalı sularında yaşayabilen tek canlı türüymüş. Dünyada sadece bu kapalı havzada bulunuyormuş.  Kış aylarında gölün 75 m derinliklerine kadar inebilirken, yaz aylarında 10-15 m derinliklerde beslenirmiş.. Uçan Balık İnci Kefali, her yıl büyük sürüler halinde göç edermiş. Çünkü Van Denizi’nin tuzlu-sodalı suları üremesine imkân vermezmiş. Akarsuların sıcaklıkları 13 dereceyi bulduğu zaman balık derelere girer ve yumurtasını bıraktıktan sonra tekrar göle dönermiş. Bu eşsiz yaşam döngüsünü tamamlarmış. İnanılması zor. Su akışının tersine yüzerek tatlı sulara göç eden inci kefalinin yolculuğunu izlemeye yurtiçi ve yurtdışından binlerce insan akın ediyor.

Kedi Evi'ni ziyarette önemli bilgiler aktarıyorlar.  20 yıllık ömürleri olduğunu, şehir dışında ise yaşam sürelerinin azaldıığı söyleniyor.

NEMRUT’TA KRATER GÖLÜ

BİTLİS’TE BÜRYAN KEBABI

Van’a kadar gelmişken, Bitlis Tatvan’ı ve Nemrut Krater Gölünü görmemek olmaz. Yolumuz 3üncü gün bu bölgeye düşüyor. Tatvan, Bitlis’e bağlı bir ilçe olmasına rağmen nüfus ve gelişmişlik bakımından Bitlis’ten daha ileri. Van Gölü kıyısında kurulu. Yaklaşık 15 km’lik bir yolculukla Türkiye’nin en büyük krater gölü olan Nemrut Kalderası’na geçiyoruz. En yüksek noktasını 2.935 metre ile Sivri Tepe’nin oluşturduğu ve Van Gölü’nün oluşumunda da özel bir öneme sahip dağda haziran ayı karla buluşuyoruz.

Meşhur Büryan Kebabı. Ustaların elinde lezzete dönüşüyor.

Volkanik bir patlama sonrası gerçekleşen çöküntü sahası içinde soğuk sıcak göller ile buhar bacalarını görerek Nemrut Kalderasına veda ediyoruz. Ahlat’ta Türk Sanatı açısından en önemli noktalardan birisi olan Selçuklu Mezarlığı’nı da ziyaret edip buraların meşhur kebabı Büryan’ı yemek üzere 5 minaresiyle anılan Bitlis merkeze iniyoruz.  Hem dinleniyoruz, hem ziyafet çekiyoruz. Fazla gelişmemiş Bitlis. Ama kebaplarının tadına doyum olmuyor.

Muradiye Şelalesi. Kışın bu sular donup kristale dönüşüyormuş.

VAN KALESİ

Doğusuyla batısıyla Van’ı ve komşu Bitlis’i gezdikten sonra ertesi günümüzü merkeze ayırıyoruz.  Mutlaka görmemiz gereken yerlerden biri Van Kalesi. Giriş ücreti 6 TL olup 65 yaş üstü vatandaşlara ücretsiz.  Olağanüstü manzaraya sahip kaçırılmaması gereken bir yer olduğunu söyleyebilirim. Kalenin zirvesinde hem modern Van kentini, hem Van Gölünü ve hem de eski Van’ı görebiliyorsunuz. Yalnız kaleye çıkış yolu bana hiç güvenli gelmedi. Yolun yenilenmesi, en önemlisi de korkuluklar  yapılması gerekli.

Nemrut Kraterine yol alırken zirvelerde haziran ayı karla buluşuyoruz.

Kalenin içinde Süleyman Han Camii ve Türk bayrağı dışında görülecek bir şey yok diyebilirim.  Camii de zaten ziyarete kapalı.  Kale dibinde Doğu Anadolu kilimlerinin öykülerini öğrenebileceğimiz pek çok dükkan bulunmakta. Ayrıca eski Van evlerini de gezebiliyorsunuz. Eski Van Ulu Camii, Kızıl Minareli Camii ve Hüsrev Paşa Külliyesi gibi yapılar da bulunuyor.

Seyir Tepesi Kız Kalesi'nden, Edremit'e kuş bakışı.

MUHTEŞEM DOĞASIYLA EDREMİT

Edremit, Van’ın en çok gelişen merkez ilçesi. Adeta bir kıyı kentini andırıyor. Edremit’e uzun sahil yollarında göl manzarasıyla keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz.. Mavinin ve yeşilin muhteşem uyumuna şahit oluyorsunuz.. Birçok doğa güzelliğini içerinde barındırıyor. Gecesiyle, gündüzüyle muhteşem. Burası da yerli ve yabancı turistlerin gözde yerlerinden olmayı başarmış durumda.

Tarihi İshak Paşa Sarayı

KEDİ EVİ

Van denince akla ilk gelen özelliklerinden biri de kedileri. Kedi Evi’ni de ziyaret ettik. Sadece Van Denizi Havzası’nda yaşayan safkan bir kedi türüymüş. En önemli özelliği genetik bir bozukluk sonucu oluşan iki farklı göz rengi. Bazılarının her iki gözü de mavi; bazılarının her iki gözü de kehribar renginde olurmuş. Kavun, karpuz gibi meyveleri, hatta dondurmayı büyük bir iştahla yer, suyu ve yüzmeyi çok severlermiş. Van Kedisinin genetik, morfolojik ve fizyolojik özelliklerini korumak amacıyla, Van 100.Yıl Üniversitesi tarafından Van Kedisi Araştırma Merkezi 1992’de kurulmuş. İnternet üzerinden aldığım bu bilgilerin dışında öğrendiğim bir şey de 20 yıllık ömürlerinin olduğu. Ancak başka bir ilde yaşam süreleri azalıyormuş.

Tatvan, Bitlis’e bağlı bir ilçe. Bitlis’ten daha gelişmiş durumda. Van Gölü kıyısında kurulu.

MUHTEŞEM BİR GEZİYDİ

Kahvaltısıyla, kedisiyle, peynirciler çarşısıyla, hayli kalabalık Cumhuriyet Caddesi, Maraş Caddesi ve daha pek çok görülesi tarihi yeriyle meşhur Van’ı, elbette bir yazıya sığdırmam mümkün değil. Gezim için anlatabileceklerim bu kadar. Şunu söyleyebilirim ki, bu gezi bana farklı geldi. Büyük keyif aldım. Gitmemize vesile olan ve birlikte gezdiğimiz abla ve eniştemiz Ferah-Şahin Canel çiftine çok teşekkür. Bize her konuda yardımcı olan Van Hilton Dubble Tree Otel Müdürü Rıdvan Ensari’ye de.

Van Kalesi dibinde Eski Van Evi.

Ülkemizin yöresel güzelliklerini tanımak adına Doğuya ve Güneydoğuya gezi planlarımı kesinlikle sürdürebilirim.  

Van Kalesi, Türkiye ve dünyanın birçok yerinden binlerce turiste, Urartular'dan günümüze uzanan tarihe tanıklık etme imkanı sunuyor.

Van Kalesi'ne çıkış yolu.

Van Kalesinin zirvesinde Türk Bayrağımız.

Van merkeze girerken karşılaşacağınız manzaralardan biri Van Kedisi. Buranın simgesi durumunda.

Van Peynir Çarşısı. Otlu peynirleri, balı, kaymağıyla meşhur.

Volkanik patlamalar sonucu oluşan Nemrut Krater Gölü.