Çocukken hepimiz okumuşuzdur. Ve hatta karşılaştığımız zor anlarda felsefesinden yararlanmışızdır.

Dizilere, filmlere uyarlanan, iyimser herkese yakıştırılan Pollyanna’dan bahsediyorum. Çocuk edebiyatının klasiklerinden biri. Eleanor H.Porter’ın yazdığı Pollyanna.

Kitabın ana karakteri Pollyanna’nın yaşam felsefesi ''Mutluluk Oyunu''. Babasından öğrendiği iyimser tutum. Bu oyunu, yetim kalıp teyzesinin yanına yerleşmek zorunda kaldığında da sürdürür. Teyzesi tavan arasında yatırır. O, yüksek pencereden manzaranın daha iyi göründüğünü söyler; teyzesi yemeğe geç kaldığı için sütle ekmek verir, O bu cezadan mutluluk üretir. Hayatta başına gelen tüm zorluklara iyimser bir şekilde bakan küçük kızın hikayesi mutlu biter. 

Ana fikir şu. Başımıza gelen her şeyden biraz mutluluk çıkarmalıyız. İyimser düşünmeliyiz. İşte ben bugün tam da bunu yapmak istiyorum. 

Keşke dünyayı etkisi altına alan bu Pandemi yaşanmasaydı. Ama maalesef yaşıyoruz. Önlemlerimizi alarak, yeni normale alışmaya çalışıyoruz. 

Şimdi biraz iyimser bakalım. Neler yaşıyoruz bu süreçte. 

En belirgin örneği DOĞA. İlkbaharda uyanışa geçen doğa, biz insanlar evdeyken daha bir patladı, daha bir coştu. Zarar görmedi. Her yer yemyeşil. Denizlerimiz balık kaynıyor. Yunuslar kıyılarda yüzüyor. Tabiat canlandı, doğa nefes aldı. Piknikler yapılamayınca olası orman yangınlarının da önüne geçilmiş oldu. 

Herkes evde ya. Şehirler arası yolculuklardaki kısıtlamalartrafiği de rahatlattı. Araç sayısı azaldı. Polis denetimlerine takılan uzun kuyruklar oluştu. Oluştu belki ama, aşırı hızın önüne geçildi. Belki de çoğu ölümlü olabilecek trafik kazaları böylelikle, yok denecek kadar azaldı. 

Meslekler edindik, gizli kalmış yeteneklerimiz ortaya çıktı. Hepimiz evlerde ekmek ürettik, poğaça pide ustası olduk. Saçlarımızı kendimiz kestik, boyadık. İşinin ehli ustaları çok arasak da bu mecburiyetten mutluluklar yarattık. Anılarımıza kattık.

Farkında mısınız bilmem ama sinekler azaldı. Şehirler öyle bir temizlendi, öyle bir dezenfekte oldu ki; her ilkbahar ortaya çıkan, pislikten çoğalan, canımızı sıkan sivri sinekler, kara sinekler görünmüyor pek. Temizlik demişken; vaktimiz bol olunca evlerimizde de dip köşelere girdik..

Yaz geldi. Okullar kapanacak, tatile çıkılacaktı. Planlarımız vardı. Ertelemeyenler için, oteller açılış hazırlığını sürdürüyor.Her koşulda önlemler alınarak huzurlu bir tatil amaçlanıyor. Turizm sektörü canlanmak için bu anlamda titiz, güvenilir olmak durumunda.   

Tatil planlarını bu yaz erteleyenler ya da öteleyenler de çıkacaktır. İyi tarafı, tatil için ayırdıkları bütçe cepte kaldı. İşte o parayla varsa biraz açıklar kapanacak, borçlar azalacak.Biriken parayla önümüzdeki yıl daha iyi bir tatil yapılacak.

Ne dersiniz bilmem ama, Pandemi günlerinde asayişte de bir azalma var sanki. Öyle hemen her hafta bir kadın cinayeti duymuyoruz. Herkes biraz birbirine katlanır oldu. “Ne kadar gereksiz şeylere kafamızı takıyor, yoruyormuşuz.” Diyenler çoğaldı. Her şeyin, herkesin kıymetini bilir oldu insanlar. Yaşamak zorunda olduğumuz sosyal mesafe birbirimize sarılmanın, kucaklaşmanın ne denli önemli olduğunu hatırlattı. Özlemler, hasretler arttı. 

Ramazan ayı bitiyor. Önümüzdeki hafta sonu bayram. Gelenek göreneklerimiz var bizim. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin yanaklarından öpülecek. Bayram sofraları kurulup ailece yemekler yenilecek. Sosyal mesafe şimdilik buna da engel. Emin olun sonraki bayramlarda bunun da acısını çıkarırız. 

Bu arada milli bayramlarımız da Pandemi engelinde geçiyor. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı balkonlardan kutladık. Sırada 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı var. Belki coşkuyla kutlanamayacak ama değerini biliyoruz. Bayraklarımız asılacak, ulu önder Atatürk minnetle anılacak. 

Evet ben bugün biraz Pollyanna’ydım, Mutluluk oyunu oynadım. Katılırsınız, katılmazsınız bilmem ama, O’nun felsefesinden hareketle birkaç fikir ürettim. Sıra sizde.

Sağlıklı haftalar.