Asrın felaketi olarak adlandırılan 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 21 yıl geçti. Geçti geçmesine ama, acısı hala yüreğimizde.

Merkez üssü Gölcük olan Marmara Depremi halen konuşuluyor.  Çok can aldı, çok hasar bıraktı. Karanlık, kasvetli, acı dolu günlerdi. Yarattığı ekonomik, toplumsal ve psikolojik sonuçlar kolay atlatılamadı. Ülkemizde halen farklı illerde, farklı şiddetlerde depremler oluyor. Alınması gereken tedbirler konuşuluyor, uzmanlar fikirlerini beyan ediyor. Depreme dayanıklı sağlam binalarda oturulması konusunda fikir birliği oluşuyor. Peki uygulamada durum ne. 21 yıl geçmesine rağmen ne değişti, neler yapıldı. Deprem gerçeğiyle gerçekten yüzleşildi mi, yeni depremlere ne kadar hazırız. Bu konuda mesafe kaydedildi mi? Riskli pek çok bina var ve depreme dayanıklı hale getirildi mi…  Kentlerin yeniden yapılandırılması ve depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için gerekli olan “Kentsel Dönüşüm” konusundahangi aşamadayız. Doğru ve hızlı ilerleyebiliyor muyuz. Pek çok soru var herkesin kafasında. Bu soruların cevabı ne yazık ki şimdilik pek iç açıcı değil, rahatlatmıyor. 17 Ağustos depreminden yeterli ders alamadığımız ortaya çıkıyor. 

Her deprem şöyle bir düşündürüyor, uzmanlar çıkıp büyük felaketi de hatırlatarak önlemlerimizi alalım diyor. Ama ciddi hazırlıklar yapılmıyor.  Ne yapılmalı, nasıl somut adımlar atılmalı.  17 Ağustos depremindeki benzer bir tablonun ortaya çıkmaması için, bir kez daha böyle bir acı yaşamamak için ülke olarak hazırlıklı olmamız gerekmiyor mu?

Hele de, Deprem konusunda uzmanlar Marmara Denizi’ndeki fay hattının kırılacağını ve şiddeti 7.1 ile 7.5 arasında değişecek bir depremin olabileceğini ifade ederken. Pek çok kayba ve yıkıma neden olabileceği konuşulurken. 

Benzer bir acı yaşamamak, benzer bir tabloyla karşılaşmamak için dileğim depreme dayanıklı evlerin çoğalması, yapıların bir an önce sağlamlaştırılması. 

Mutlu haftalar.