Merak etmeyin, sallama yok

Sevgili okuyucu…

Bugünkü yazımızın mevzuu;

Kocaelispor’da kulübe üye yapma tartışmaları ve ilerleyen yıllarda (!) gerçekleşecek kongreler üzerine olacak.

(Cuma hutbesine çıkan hocalar gibi başladık yazıya, hayırlısı bakalım…)

Büyük Kocaelispor ulemaları (!) merak etmesin sevgili başkanlarına sallamayacağım bugün.

Sosyal medya denilen ortamda adamın müritleri ile gider yapacak halim de yok, mecalim de...

(İleride bakarız ama…)

Şimdiii…

Bazı kesimler ısrarla taraftara “kulübe üye olun, kulübe sahip çıkın” çağrısı yapıyor.

Bunu iyi niyetle dile getirenler olduğu gibi ilerleyen dönemlerde kendilerine oy tabanı hazırlamak için çaba harcayan bazı tipler de var.

Öncelikle şunu belirteyim.

Kulübe sahip çıkmak, üye olmaktan geçmez.

Üye olup aidat olarak vereceği 3-5 lira bu kulübe merhem olmaz.

Kulübe üye olmak tabii ki her taraftarın doğal hakkıdır.

Ama bu gönül işidir, merak işidir.

Bugün kulübe üye olan insanların sayısı kaçtır, Kocaelispor’u yürekten seven insanların, her maça giden taraftarın sayısı kaçtır?

Mukayese kabul edilebilir mi?

30 milyon taraftarı olduğu söylenen koskoca Fenerbahçe bile 1 Milyon üye projesinde çuvalladı.

Bilmem anlatabildim mi?

Adam gider kulübüne üye olur veya olmaz.

Üye olup olmama, onun Kocaelisporluluğunu ne artırır, ne de azaltır.

Üye olmak demek, seçimlerde oy kullanmak demektir.

Oy kullanmak demek, kongrelerde başkan seçmek demektir.

Kliklerin içinde olmak demektir.

Dediğim gibi her Kocaelispor sevdalısının kulübe üye olması en doğal hakkıdır ama buna devamlı yayınlarla zorlamanın mantığı bana tuhaf geliyor.

Ama bu muhteremlerin bilinçaltlarındaki düşünceye az buçuk ben de katılıyorum.

Geçmişte bu kulübe değil başkanlık yapacak, kapısının önünden geçmemesi gereken insanlar Kocaelispor Kulübü Başkanı oldular.

Elbet bu tür maceracı, reklamcı tipleri bu kulüpten uzak tutmak gerekir.

Bunun yolu binlerce üye yapmak değildir ama.

O zaman işleri daha da karıştırırsınız.

Halbuki çözüm çok basit.

Hiç kulağı tersten göstermenin, bacağı omuza almanın gereği yok.

Kulübün tüzüğünde iki değişiklik yaparsınız.

Bir dersiniz;

Seçimli kongrelerde, Kocaelispor Kulübü Başkanlığı’na aday olacak her bir vatandaş kulübe en az 200 bin lira bağış yapacak, banka makbuzunu da kongrede delegelere ibra edecek.

İki dersiniz;

Kongrede Kocaelispor Kulüp Başkanı seçilen ve mazbatasını alan vatandaş ve saz arkadaşları görev yaptığı dönem içindeki tüm maddi zararlardan mali olarak sorumludur.

Bitti…

Bu kadar…

Bakın o zaman neler oluyor.

Bakın o zaman bu kulüp kimler tarafından, nasıl idare ediliyor görürsünüz.

Vesselam….

 

Sen İzmitli bir Dinazorsun…

Murat ve Yurt sinemalarını biliyorsan, sabahtan akşama oynatılan devamlı matinelerinin müdavimi olduysan…

Murat sinemasının (yerler onunla silindiği için) o mazot kokusunu, tavanları ve duvarları yumurta kutuları ile kaplı dekorasyonunu gözlemlediysen…

Orduevi ve Oğuz sinemalarından bilet aldıysan…

Şehrin içinden tren geçtiği dönemleri dün gibi hatırlıyorsan… 

Çançanları…

Çançan bekçilerini biliyorsan…

Tren yaklaşırken çançan direklerinin altından geçerek o adrenalini yaşadıysan…

Tren yolunun kenarında yürürken geçen trenin rüzgarını yediysen…

Düdüğünden hopladıysan, arkadaşınla muhabbet ederken sesini duyurmak için trenin geçmesini beklediysen…

Meşe Birahanesini, Papağan Restaurantı biliyorsan…

Fethiye caddesinin trafiğe açık olduğu günlerde İnönü Caddesinden aşağı arabayla indiysen…

Fevziye Camii önündeki Eczane durağında minibüsten indiysen…

Şehir içi minibüslerinde muavin olduğu dönemleri gördüysen…

Bu minibüslerin sadece Çenesuyu ve Mehmet Ali Paşa arasında çalıştığını, her iki tarafta da muavinlerin “çarşıya çarşıya” diye bağırarak yolcu çağırdıklarını hatırlıyorsan…

Eski Thames ve burunlu Ford minibüslerine bindiysen…

Hoşgör’ün, Yavuz ve Yıldız Pastanelerinin bu kentin en ünlü, sosyetik mekanları olduğu günleri yaşadıysan, 

Buralarda kız arkadaş muhabbetleri yaptıysan…

İzmit Endüstri Meslek Lisesi ile İzmit Lisesi arasındaki basket maçlarının (kız erkek fark etmez) bu kentin en önemli spor olaylarından biri olduğu günlere şahit olduysan, o muhteşem kalabalığın içinde yer aldıysan, tezahürat yaptıysan…

Lassa ve Kağıtspor kız basket takımlarını, Petkim, Nasaş, Serdar Emek erkek basket takımlarını izlediysen…

İsmetpaşa Stadı etrafında bomboş çayırlarda köfte ekmek- biralama yaptıysan, plastik koltuğu ve çatısı olmayan tribünlerde betona gazete serip, A takım maçı öncesi genç takımın maçını izlediysen…

Her Perşembe günü geleneksel hale gelen İsmetpaşa Stadı’nda yapılan çift kale maçlarına gittiysen…

Fevziye Cami önündeki tuvaletlerin olduğu yerde eskiden Kocaelispor Kulüp Binasının olduğu günleri gördüysen…

Fuar içinde Değirmen Restaurant’ta, Şehir Restaurant’ta kafa çekmişsen, oradan çıkıp Müzikhol’e uğradıysan…

Şimdiki yürüyüş yolu denilen bölgede eski fayton durağındaki Liman Restaurant’ta takıldıysan, Geçit’te içip içip piyaniste viski gönderdiysen…

Fuar’daki Door Bar’da, Altınnal Sineması altındaki Mercury Bar’da, KYÖD binası altındaki Bumerang Bar’da eğlendiysen…

Tren garının olduğu deniz kenarındaki gerçek Leyla Atakan Düğün Salonunda nikaha gittiysen, takı taktıysan, halay çektiysen…

Bugün Belsa Plaza olan yerde eskiden kapalı pazar olduğu günleri biliyorsan, bu pazardan alışveriş yaptıysan, hemen kenarındaki kuruyemişçilerden yılbaşı günleri kuruyemiş kuyruğuna girdiysen…

Hafta sonları vapura binip Değirmendere’ye, Karamürsel’e yüzmeye gittiysen,

Değirmendere’de iskelenin yanındaki çay bahçelerinde çınarların altında nefeslendiysen… Koruk’u hatırlıyorsan,

Sen dostum;

Harbiden İzmitli bir Dinazor’sun…

Tıpkı benim gibi…

 

GÜNÜN NEŞESİ

Temel’in babası

-"Babam öldi," demiş Temel.

Dursun sormuş:

- "Neden öldi?"

- "Apartmanin sekizinci katinin balkonundan düşti."

- "Eyvah parçalandi mu?"

- "Yok, girişteki bakkalin tentesine düşünce oradan havalanip karşi apartmana yöneldu."

- "Apartmana mi çarpti, nasil oldi?"

- "Yok, karşi apartmanın balkonunda çamaşirlar asili idu. Çamaşir ipine vurup fabrikanin bahçesine düştü."

- "Orada mi öldi?"

- "Yok, fabrika çelik yay fabrikasidur da, bahçedeki yaylarin üzerine düşüp havalandi yeniden."

-" Eeeeeeee peki sonra?"

-" Sonrasi ne? Baktik ki yere inmiyor, biz de vurduk oni.

 

UYUZUM

*Saçlarını sarıya boyatan zencilere… (Beyaz tenliler bronzlaşmak için yazın güneş altında marsıklar gibi yatar, karalar da sarışın olmanın peşine düşer. Herkes olmayanın izinde. Enteresan…)

*Otoyol kenarlarında araçlarını yol kenarına çekerek küçük tuvaletini yapan dallamalara… (Bunların yaptığını hayvan yapmaz. Hadi ıssız bir yol olur anlarım. Tesis benzinlik falan yoktur. Lan burası TEM… Vızır vızır trafik var üstelik her 20 km de bir tesis var. Millet mecbur mu geçerken senin tuvaletini izlemeye… Öküz…)

 

SEVERİM

*Arabada yüksek sesle müzik dinlemeyi… (Tek tabanca olacağım ama… Ayrıca sevdiğim şarkılar olacak flaş bellekte… Arabesk veya Rock fark etmez…)

*Akşam işten çıkınca doğruca evime gitmeyi… (Huzur evdedir. Evinde huzuru olmayan erkeğin Allah yardımcısı olsun…)

 

SEVDİĞİM LAFLAR

İktisatta kural bellidir. Elini cebine attığında para yerine şeyini tutuyorsan fakirsindir…

Karl Marx