Başkan Üzülmez bırakmalı mı?

Dünyayı saran, 

Binlerce insanın ölümüne neden olan Corona Virüsü yüzünden,

Yaklaşık 3 aydır bambaşka bir hayat yaşıyoruz…

Günlük yaşantımıza giren;

Kısıtlamalar, 

Yasaklar, 

Maskeler, 

Eldivenler derken,

Dilimize yerleşen sosyal mesafe terimi ile;

Sanki dandik bir korku filminde figüran rolüne soyunmuş gibiyiz. 

Filmin bitmesini dört gözle bekliyoruz.

İnşallah hayırlısı ile en kısa zamanda ülkemiz ve insanlık adına bu beladan kurtuluruz. 

Sağlık;

Enteresan bir şey dostlarım, kardeşlerim.

Kaybetmediğimiz sürece kıymetini hiçbir zaman anlayamadığımız,

Allah’ın bize verdiği en büyük nimet...

İstediğiniz kadar malını mülkünüz, seveniniz olsun.

Veya tam tersi;

Fakir fukara olun.

Ya da;

Etrafınız düşmanlarla dolu olsun.

Başınıza küçük, büyük fark etmez, her hangi ciddi bir sağlık sorunu geldiğinde,

Bunların hiçbir önemi kalmıyor…

Bu nedenle her zaman dualarımda;

Rabbim sevdiklerime önce sağlık, sonra huzur nasip etsinderim.

Para, 

Pul, 

Makam,

Hepsi hikaye...

Fasa fiso…

Bu kadar edebiyattan sonra asıl konumuza gelelim.

Malumunuz Kocaelispor Kulüp Başkanı Hüseyin Üzülmez amansız bir hastalıkla, amansız bir mücadele veriyor şu günlerde.

Sevenlerinin, eşinin dostunun, akrabasının duaları onun yanında.

Buradan ben de kendisine bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.

Rabbim yar ve yardımcısı olsun…

Ama tüm bunların yanında hayatta akıp gidiyor.

Ne yazık ki;

İnsan hayatı ile hayatın kendisinin akışı her zaman örtüşmüyor.

Kocaelispor yıllar sonra borçlarından,

En azından, yükselmesine engel olan borçlarından kurtulmuşken, 

İyi bir kadro ile şampiyonluğunu ilan etmesine sayılı günler kalmışken,

Yaşadığımız sıra dışı hastalık nedeni ile şampiyonluk kutlamaları sanırım biraz gecikecek gibi gözüküyor...

Bunda bir sorun yok. 

Geç olsun, temiz olsun.

Ama Başkan’ın mücadele ettiği hastalık yüzünden gelecek ile ilgili “neler olacak” sorusu her Kocaelisporlunun kafasında kocaman bir soru işareti.

Başkan Üzülmez yakalandığı hastalık sonrası yaptığı açıklamalarda,

Kendisini son derece iyi hissettiğini,

Tedavisinin de gayet iyi gittiğini belirterek, 

Muhtemelen Ağustos ayında yapılması düşünülen kongrede tekrar başkanlığa aday olacağını deklare etti.

Kuşkusuz bu karar Başkan Üzülmez’in kendi şahsi kararıdır.

Kendi bileceği bir iştir.

Ancak mücadele ettiği hastalık, öyle basit bir hastalık değil.

Moral ister,

Dikkat ister, 

Stresten uzak, motivasyon ister…

Ben Başkanın yerinde olsam, Kocaelispor Kulüp Başkanlığını geçici bir süre askıya alıp bu tedaviye yoğunlaşırdım.

Ancaaak…

Öte yandan;

Bu göreve tekrar talip olması, bu sezon başardıkları ile Hüseyin Üzülmez’in en büyük hakkıdır.

Kuşkusuz bu kararı, artısını eksisini, ailesi ile sevenleri ile beraber düşünerek, tartarak vermiştir.

Sezonu şampiyon olarak bitirmiş bir kulübün ilk kongresinde, devam etme kararı almış bir başkanın karşısına aday çıkması etik olarak uygun olmadığı gibi yakışıkta almaz. 

(Fi tarihinde yapılmış böyle bir yanlışın hala diyetini ödüyor bu kulüp…)

Bu camiaya düşen görev;

Başkan Hüseyin Üzülmez’in verdiği bu karara saygı göstermek ve desteklemek olmalıdır.

Doğrusu da, yakışanı da budur.

Bu nedenle Kocaelispor’da gelecek kaygısı, 

Başkanlık yarışı,

Şimdilik namevcuttur…

Ta ki Başkan Hüseyin Üzülmez; 

-“Ben yokum” diyene kadar.

Vesselam…

BEN OLSAM…

Ben bu ilin en etkili ve en yetkili idarecisi olsam;

*D 100’ün Kuruçeşme gişelerinden, Özdilek Kavşağı’na kadar olan kısmın gidiş geliş aralarına yüzlerce ağaç dikerdim. 

Baktığınızda beton nedeni ile çok zor gibi gözüken bu görsel şölen için, “formül üretin” derdim altımdaki müdürlere. 

Bu kent çok gri bir kent oldu. 

Böylelikle yeşile doyardık biraz…

(Bakınız Gölcük şehir içi geçişine…)

*Eskiden bu kentte D 100’ün üstünde 2-3 üst geçit vardı. 

Şimdi ne sayısını biliyorum, ne de bu üst geçitlere verilen isimlerin kimler olduğu hakkında bir bilgim var. 

Herkesin bildiği kadarını ben de biliyorum ama hepsini değil.

Ben olsam; 

Bu üstgeçitlerin iniş ve çıkışlarına bu isimler hakkında bir bilgi panosu hazırlardım. 

Bu köprüyü kullanan insanlar böylelikle bilgi sahibi olurdu…

Kıssadan Hisseler

Abbasi Devleti’nin kurucusu Ebu Müslüm Horasani’ye bir gün Emevi Devleti’nin niçin yıkıldığını sorduklarında demiş ki;

Onlar dostlarının dostluklarından emin olduğu için dostlarını uzak tuttular. Düşmanlarının dostluğunu kazanabilmek için düşmanlarını yakın tuttular.

Uzaklaştırılan dost, dost kalmadı…

Yakınlaştırılan düşman ise asla dost olmadı.

Her ikisi de düşman safında birleşince yıkılmaları kaçınılmaz oldu.

GÜNÜN NEŞESİ

Lastikçi

Adamın biri gece vakti arabasıyla ilerlerken bir akıl hastanesinin önünde lastiği patlamış. Değiştirmek için arabadan inmiş. 

Lastiği söktükten sonra, elinde tuttuğu 4 vidayı yanlışlıkla düşürmüş ve vidaların hepsi hemen yol kenarındaki mazgala düşüp kaybolmuş.

Ne yapacağını bilemez halde etrafına bakınırken, başından beri onu hastanenin pencere camından izleyen bir deli seslenmiş:

-“Hey ne arıyorsun orda fellik fellik?”

-“Lastiğin vidalarını kaybettim onları arıyorum!”

-“Onları bulamazsın. Bence diğer 3 lastikten birer vida söküp monte et, bu seni lastikçiye kadar idare eder.”

Adam hemen delinin dediğini uygulamış. 

Tam yola koyulacakken merak edip deliye sormuş;

-“Ya sen bu kadar pratik bir zekaya sahipsin, ne işin var akıl hastanesinde?”

Deli kızarak cevap vermiş;

-“Lan geri zekalı, biz delilikten yatıyoruz burada, salaklıktan değil.”

-----------------

SEVERİM

*Çok kalabalık ve yer bulmanın imkansız olduğu bir otoparka girdiğimde, hemen önümden bir arabanın parktan çıkmak üzere hareket etmesini ve onun çıktığı yere güle oynaya park etmeyi… (Sayısal Loto’da 4 tutturmuş gibi sevinirim. 5 veya 6 demedim dikkatinizi çekerim. Bu sevince ancak 4 eşdeğer çünkü, abartmayayım…)

*Ne mal olduğunu tüm kentin bildiği, ama milletin bunu bilmediğini sanarak kendini adam gibi gösterip buna göre afra tafra yapan tipleri uzaktan da olsa izleyip gülümsemeyi… (Bazen gülme krizine girdiğim de olmuştur…)

UYUZUM

*Otobanda giderken radar arabası zannedip yavaşladığımda, o aracın küçük tuvaletini yapmak için yol kenarına çekmiş, ulu orta işeyen bir dallamaya ait olduğunu anladığım anlara… (Büyük küfür ederim… Hızımı alamam korna çalıp duygularımı ona da iletirim…)

*Araç kullanırken ağzına takması gereken maskeyi dikiz aynasına süs gibi asan muhteremlere…(CD’lere yaptığınız muameleye buna yapmayın. Başka bir yer daha söylerim asması için ama ayıp olur, çoluk çocuk okuyucu kitlem de var…)

SEVDİĞİM LAFLAR

HAYAT BAZEN; 

OTOBÜSÜN SOL CAMINDAN ETRAFI İZLERKEN, SAĞ CAMINDAN KAÇIRDIKLARIMIZDAN İBARETTİR…